|
Aufruf als PDF-Datei (130 KB)
|
|
|
Savaşa Karşı Eylem
Günü & Siyasi Tutsaklar Günü
18 Mart Birliği
8. März 2006
Savaşa, İşgale, Sömürüye ve Baskılara
karşı Direniş – Tüm Siyasi Tutsaklara Özgürlük!
Üç yıl önce, 18 Mart’ta Irak’a yönelik
48 saat vadeli savaş ültimatomu başlatıldı. 20 Mart’ta
Irak’a saldırıldı. O günden bu yana ülke işgal
altında ve sömürülmekte. Bununla birlikte işgale karşı çıkan
herkese yönelik cinayet, siyasi takip, tutsaklık ve işkence gündemde.
Aynı zamanda 18 Mart, tarihsel anlamından dolayı geçmişin
ve günümüzün sınıf mücadeleleriyle bağlantılıdır.
18 Mart 1848 tarihinde proletarya, prusya ordusuna karşı devrimci bir
ayaklanma gerçekleştirmiştir, 18 Mart 1871’de Paris Komünü kurulmuştur
ve ayrıca 18 Mart ‹siyasi tutsaklar günü› dür.
Dışa yönelik savaş – İçe
yönelik zulüm
Jeostratejik yönden önem taşıyan bölgelerin emperyalist
güçlerce işgal edilebilmesi, çok uluslu şirketlerin
yeni pazarları ele geçirilebilmesi ve kendi egemenliklerini dayatabilmeleri
için bilinen terör demagojileriyle ve müslümanlara yönelik
küresel ırkçı kışkırtmalarla İran’a
karşı saldırının zemini oluşturuluyor. Hem ABD
hem de Avrupa Birliği, en başta Federal Almanya hükümeti
olmak üzere bu konuda kendi ekonomik ve siyasi çıkarlarını esas
alıyorlar.
Emperyalist ülkelerin sınırları içerisinde, saldırgan
savaş politikası kendisini yoğunlaşan sosyal saldırılarla,
demokratik hakların rafa kaldırılmasıyla ve ‹iç güvenliğin› korunması doğrultusunda
yasaların ağırlaştırılmasıyla ifade ediyor.
Böylece insanlar yoksulluğa sürükleniyor, ırkçılık
tırmandırılıyor, hapishaneler adli tutsaklarla doluyor ve
AB sınırları mülteciler için aşılmaz haller
alıyor.
Dünya çapında günde 20.000’den fazla insan açlıktan ölüyor.
Birçok insan yetersiz tıbbi bakımdan dolayı hastalanıp
can veriyor. Milyonlarca insan emperyalist politikalardan dolayı memleketlerini
terk etme mecburiyetinde kalıyor. Kapitalizmin ve emperyalizmin doğurduğu
küresel adaletsizliğe karşı ezilen ve sömürülen
halkların direnişi yükseliyor.
Savaşlar kapitalizmin doğasındadır
Sömürü, zulüm ve savaş, medyanın kullandığı ‹terörizm, şer
ekseni, insan hakları veya demokrasi› propagandalarıyla meşrulaştırılıyor.
Oysa kapitalizm, insanların sömürülmesine dayandığı için
savaş ve zulümle birebir bağlantılıdır. Emperyalist
hedeflere ulaşabilmek için her türlü askeri, ekonomik ve
hukuki yöntemlere, yasal olsun veya olmasın, başvurulmaktadır.
Sadece geçmiş yüzyılı gözönünde bulundurursak
emperyalist saldırganlık, savaşlarıyla milyonlarca insanın
hayatına mal olmuştur. 11 Eylül saldırıları da
yeni askeri saldırıların gerekçelerini oluşturmuştur.
Almanya’nın katılımıyla Afganistan’a karşı saldırı düzenlendi.
Saddam Hüseyin’in ABC silahlarına karşı önlem
alınması gerektiği yönünde bütün dünyaya
yalanlar anlatıldıktan sonra 2003 senesinde Irak işgal edildi.
Irak’ta bugüne kadar 100.000’den fazla insan öldürüldü.
Benzer suçlamalar kullanıp ‹atom silahları› nı gerekçe
göstererek ABD, İran’ı savaş ile tehdit ediyor. Ancak
emperyalist ülkeler istedikleri silahlara sahip olabiliyor, istedikleri
zaman kullanabiliyor veya kullanılmasıyla ilgili tehditler savurabiliyorlar
ve üstelik cezasız kalabiliyorlar.
Savaşa ve işgale karşı direniş
Orta Doğu’nun bir diğer direniş odağı ise, onyıllardır İsrail
işgaline karşı mücadele veren Filistin’dir. Afganistan,
Irak veya Filistin olsun; bir çözüm ancak işgalin sona
ermesiyle mümkün olabilir.
Latin Amerika ve Nepal’da da emperyalist düzene ve sömürüye
karşı direniş güçleniyor. İMF ve Dünya Bankası’nın
ağırlaşan diktasına karşı protestolara gittikçe
büyüyen kitleler katılıyor: Kolombiya’da gerillalar
halkla birlikte ABD destekli hükümete karşı mücadele
ediyor, Venezüela’nın bolivarcı yolu ve Küba, Latin
Amerika ülkelerine umut veriyor. Nepal’de ülkenin %80’i
kurtarılmış ve NKP(M)’nin öncülüğündeki
direnişçiler iktidarı almak üzere. Emperyalist tekellerin
gücüne karşı savunabilmenin mümkün olması umudu
büyütüyor.
Hapishaneler, zulüm düzenini korumak içindir
Ezelden beri hapishaneler, direnişçileri ve isyancıları düşüncelerinden
koparmayı ve onları yoketmeyi amaçlıyor. Geride bıraktığımız
yüzyılda tutsaklarda kanlı iz bırakmayan ama tutsakları yokeden
bilimsel işkence yöntemleri geliştirildi. ‹Beyaz İşkence› ismini
taşıyan bu yöntem ‹Ölü Koğuş› larla
tamamen tecriti öngörüyor ve ‹Stammheim Modeli› olarak
uluslararası tanınıyor.
ABD’nin ‹Anti-Terör-Listesi› 2002 yılında
AB tarafından olduğu gibi kabul edildi. Bu listede, NATO ordusunu ve
doktrinini reddeden veya ‹Yeni Dünya Düzeni› ne karşı çıkan
kişi ve örgütler bulunuyor.
Avrupa ülkelerindeki güvenlik yasaları, süren ve başlayacak
olan savaşlardan dolayı geliştiriliyor.
Almanya’da da ilerici yapılara yönelik baskıların artarak
sürdüğünü Magdeburg soluna yönelik 129a (Terör örgütü kurmak)
maddesinin uygulanması gösterdi.
Alman askerlerinin Kongo ve Afganistan’da bulunması ve Irak polisinin
Alman güvenlik görevlileri tarfından eğitilmesi Almanya’nın
da emperyalist hegemonyanın bir parçası olduğunu gösteriyor.
CİA tarafından dünyanın dört bir yanında (AB ülkeleri
dahil) kurulan gizli hapishaneler ve işkence merkezleri, Guantanamo ve Irak’ta
uygulanan işkenceler, batılı ‹Anti-Terör-Savaşçıları› nın
tüm barbarlıklarını son aylarda gözler önüne
serdi. Diğer ülkelerin hakimiyetleri, devletler hukuku, uluslararası yasalar
ve anlaşmalar – insanları kaçırıp gizli merkezlerde
işkence ediyorlar ve hiçbir şey onlar için bir engel
teşkil etmiyor. Tutsakları gizli hapishanelere taşıyan CİA’nin
işkence uçakları, AB’nin ABD ile ‹Teröre karşı savaş› ta
birlikte çalıstığını gösteriyor.
İşkence, sistematik hapishane politikasıdır. ‹İstisna› değil,
düzenin bir parçasıdır.
Unutmaya karşı: Siyasi tutsaklara özgürlük!
Kapitalist egemliğe karşı verdikleri mücadeleden dolayı dünya çapında
yüzbinlerce insan hapishanelerde tutuluyor. Dünya çapında
bu siyasi tutsaklar, siyasi kimliklerinden vazçmeleri için iktidarların
keyfi muamelelerine, kanlı ve beyaz işkencelerine maruz kalıyorlar.
Bu koşullara rağmen mücadele devam ediyor. Onların direnişleri
dışarıdaki umudu ve mücadeleyi güçlendiriyor.
Die Gefangenen aus der RAF – Eva Haule, Birgit Hogefeld, Christian Klar
und Brigitte Mohnhaupt sitzen zum Teil seit über 20 Jahren in deutschen
Gefängnissen. Auch die Gefangenen aus Action Direct in Frankreich sind aus
denselben Gründen weiterhin unter harten Bedingungen gefangen.
RAF tutsakları Eva Haule, Birgit Hogefeld, Christian Klar und Brigitte Mohnhaupt,
20 yılı aşkın zamandır Alman hapishanelerinde bulunuyorlar.
Aynı sebeplerden dolayı Fransa’da Action Directe tutsakları ağır
koşullar altında hapishanlerde tutuluyorlar.
Türkiye’deki devrimci tutsaklar 2000’den bu yana tecrit hapishanelerine
karşı ölüm orucundalar. Türkiye’de tecrite karşı verilen
mücadelede bugüne dek 121 insan hayatını kaybetti. Direniş,
hem hapishanelerde hem de dışarıda yoğun baskılara rağmen
destekçiler tarafından sürdürülüyor.
Bask Ülkesi’nde de sol Bask hareketinin bağımsızlık
mücadelesi İspanya devleti tarafından kriminalize edilip yoğun
baskılara maruz bırakılıyor. Haklı mücadeleye yönelik İspanya’nın
yasaklarla karşılık vermesi yanısıra Basklı tutsaklar,
birbirilerine uzak olan İspanya ve Fransa hapishanelerine dağıtılıp
tecrit ediliyorlar.
Kolombiya’da siyasi tutsaklar hapishanelerin yüksek güvenlikli
bölümlerine konulup diğer tutsaklardan tecrit ediliyorlar. Keyfi
uygulamalar gündemde ve siyasi tutsakların avukatları ve yakınları terörize
edilip Kolombiya devletinin tecrit politikasınamaruz bırakılıyorlar.
Sonia veya Simon Trinidad gibi Kolombiyalı devrimciler CİA tarafından
Kolombiya’da kaçırılıp Kuzey Amerika hapishanelerine
götürüldüler. Kolombiyalı Rodrigo Granada da CİA
tarafından Venezüela’da kaçırılıp Kolombiya’da
bulunan bir hapishaneye sevk edildi. Dünya çapında siyasi tutsaklar
kimliklerini korumak için mücadele verme mecburiyetindeler. Asya,
Latin Amerika ve Afrika’daki siyasi tutsakları, ABD hapishanelerinde
tutulan beş Kübalısiyasi tutsağı, Mumia Abu Jamal’i,
Leonard Peltier’i ve diğer sayısız siyasi tutsakları unutturmayacağız.
Cevabımız: Enternasonal dayanışma ve direniş!
Savaş ve sömürü, zulüm ve baskılar dünyaca
ağırlaşan kapitalist rekabetin sonucudur. Emperyalist savaşlar
yayılıyor. Direnişe yönelik uygulanan baskılar küresel
boyutlar aldı.
Siyasi tutsakların işkence edilmesi ve katledilmesi sürekli olarak
devam ediyor ve sessizlikle karşılanıyor. Aynı zamanda yasalar
mevcut saldırganlık politikalarıyla uyum haline getirilip en ufak
hak ve özgürlük talepleri terörizm olarak kategorize ediliyor.
Bu saldırıların karşısında dayanışma
silahımız var. Çünkü, bizi bölüp birbirimizden
tecrit edebildiklerinde, düşmana karşı mücadele edebilmek
için yeterince güce sahip olmayacağız.
Emperyalist küreselleşmeye karşı cevabımız: Enternasyonal
dayanışma ve direniş!
Emperyalist savaşa hayır!
Siyasi tutsaklara özgürlük!
Yaşasın enternasyonal dayanışma!
Enternasyonalist Konferans (Mehringhof | Gneisenaustrasse 2a
| U-Mehringdamm)
Cuma | 17 Mart 2006 | Saat 18’de | Versammlungsraum
İşgal & Savaş
Thomas İmmanuel Steinberg (SteinbergRecherche.com), Said Dudin (Filistinli
gazeteci, One World Media), Rüdiger Göbel (Junge Welt Gazetesi), Luz
Perly Cordoba (Kolombiya), Winfried Wolf (Yayıncı), Kürdistan
Heyeti, A. (Filistin)
Cumartesi | 18 Mart 2006 | Saat 10’da | Clash
Baskılar & Siyasi
Tutsaklar
Alişan Şanlı (Ölüm Orucu Gazisi), İrish Republican
Prisoners Welfare Association (İrlandalı Tutsaklarla Yardımlaşma
Derneği, 32 CSM), Plataforma (Avrupa Kalesi’ne Karşı), Bask Ülkesi’nden
eski Siyasi Tutsak, A. (Eski-RAF), Rote Hilfe Enternasyonal (İsviçre),
Grup Enternasyonal Dayanışma (Magdeburg)
Yürüyüş
Cumartesi | 18 Mart 2006
Saat 15’te | U.Mehringdamm
Miting
Alanı:
Heinrichplaty
Berlin Kreuzberg
18 Mart Birliği
www.18maerz06.tk | 18maerz06@gmx.de
Aufruf auf deutsch
Aufruf
als PDF (142 KB) auf türkisch |
|
|